SELANİK'TEYİZ
Kavala'dan hareketle Selanik'e doğru yola koyulduk. Selanik'te kalacağımız otel için www.booking.com'dan rezervasyon yaptırmıştık. 2'şer kişilik 2 oda için 98 Euro ödeyeceğiz. Navigasyona otelin adresini girdik. Saat 21.00 civarında otelin önündeydik. Navi "Bize gideceğiniz yere ulaştınız" demesine rağmen, çevremize bakındık oteli göremedik. Biraz ilerledik, birilerine sorduk, ilerledik, tekrar sorduk, sonra tekrar sorduk derken Navi'nin bizi ilk getirdiği yere tekrar geldik. Kafamızı kaldırıp baktık ki, Hotel Rex'in kocaman ışıklı tabelası bize bakıyor. Navi'ye güvenimiz tam gelmediğinden midir nedir, ilk geldiğimizde oteli nedense görememişiz.
Otele girip girişimizi yaptırdık, rezervasyonda herhangi bir sorun yoktu. Otomobilimizi nereye park edeceğimizi sorduğumuzda resepsiyon görevlisi, otelin hemen yanında etrafı tel örgüyle çevrili bir park yeri olduğunu ancak 24 saat için 20 Euro aldıklarını, bir arka sokakta ise ücretsiz, umuma açık park yeri olduğunu bildirdi. Bu park yerinin güvenli olup olmadığını sorduğumuzda, "Herkes park ediyor, bugüne kadar bir sorunla karşılaşmadık" dedi.
Kızımla gidip arka sokağa baktık. Hotel Rex, Ankara'yı bilenler için söylüyorum, şehrin Kızılay tarafında değil de, Ulus tarafında, İskitler civarında gibi bir yerde. Arka sokakta da Çince tabelaları bulunan dükkanlar, küçük atölyeler falan var, sokak fazla güven vermese de hem 20 Euro fazla geldiğinden, hem de yorgunluktan otomobili buraya park edip, valizlerimizi indirdik.
Gece eşim, gidip, arabaya bakmamı, hatta 20 Euro'ya kıyıp, otomobili diğer park yerine almamı önerdiyse de yorgunluktan kıpırdayacak halim olmadığından, uykuya daldım.
4 METREDE 10 EURO KAZANDIK
Sabah uyanıp, kahvaltıdan önce arabanın yanına gidip, etrafından bir tur attım. Sorun yoktu. Kahvaltıda, Selanik'i gezdikten sonra akşam tekrar yola çıkmanın anlamsız olduğu fikrinde birleşip, aynı otelde bir gün daha kalmaya karar verdik. Resepsiyona gidip, bir gece daha kalmak istediğimizi söylediğimizde oda başı 55'er Euro'dan 110 Euro ödememiz gerektiği cevabını aldık. Oysa www.booking.com'dan 49x2=98 Euro ödemiştik. Kapı fiyatının böyle olduğunu söyleyince, dizüstü bilgisayarımızı alıp, resepsiyonun 4 metre ilerisindeki lobiden, otelin wireless bağlantısını kullanarak internete girip, booking.com'dan bu kez 50x2=100 Avro'dan tekrar rezervasyonumuzu yaptırdık. Böylece 10 Euro kara geçmiş olduk. İlginçtir, otel bir oda için bizden 55 Euro talep ederken, hemen yanlarından internetten rezervasyon yaptırarak 50 Euro ödüyoruz. Elbette otel bu siteye ayrıca komisyon da ödüyordur. Yani booking.com'dan rezervasyon yaptırmak, kapıda fiyat almaktan daha ucuza geliyor; aklınızda bulunsun.
ATA'NIN EVİNDEYİZ
Kahvaltının ardından hemen daha önce adresini internetten aldığımız, Ata'mızın doğduğu evi ziyaret için yola çıkıyoruz. Navigasyon bizi bugün müza haline getirilen evin yakınına getirmiş olmasına rağmen, evi bulmakta güçlük çektik. Navigasyona bu kez, TC Selanik Başkonsolosluğu'nun adresini girince, evi kolayca bulduk. Atatürk'ün evi ülkemizin Selanik Başkonsolosluğu'nun hemen bitişiğinde yer alıyor. Otomobili, evin hemen yanındaki 6-7 otomobillik park yerine bıraktık. Kimse sesini çıkarmadı.
Eve girebilmek için, Konsolosluğun ziline bastık, diafondan gelen ses üzerine kendimizi tanıttık ve Atatürk'ün evini ziyaret etmek istediğimizi bildirdik. Kısa süre sonra, Atatürk Evi'nin sorumlusu Canan Emin geldi, kapıyı açtı. Evi gezmemize de nezaret etti bizi bilgilendirdi. Atamızın evini gezerken çok duygulandık. Canan Emin'in verdiği bilgiye göre, müzede sergilenen Atatürk'ün şahsi eşyalarıyla mobilyaların bir bölümü Türkiye'den getirilmiş, bir bölümü de o döneme uygun olarak satın alınmış. Evin duvarlarında, Atatürk'ün okul karneleri de sergileniyordu. Osmanlıca harflerle yazılı karnelerde Mustafa Kemal'in derslerinin hepsinin pekiyi olduğunu söyledi Canan Hanım.
Atatürk'ün doğduğu pembe evin (Bugünkü boyası tam pembe değil, pembeyi andırıyor) hemen yanındaki iki katlı bir başka ev ise, sonradan Türkiye Cumhuriyet tarafından satın alınmış ve konsolosluk binası yapılmış. Çok doğru bir karar. Böylece Atatürk'ün evi de bir anlamda korumaya alınmış. Konsolosluk ve Atatürk Evi'nin ortak bahçesi de güzel bir şekilde düzenlenmiş., Ama evin bahçesine bitişikteki eski, döküntü apartmanlar göze hoş gelmiyor.
EVİ SAKLAMIŞLAR
Bu arada bir şey dikkatimizi çekti. Onca Türk turist Selanik'e giderken, Selanik Belediyesi, turizm büroları Atatürk Evi'nin bulunduğu yere ilişkin bölgedeki cadde ve sokaklara hiç bir yönlendirme levhası koymamış.
Dimitriya Mahallesi, Apostolu Pavlu Caddesi 75 numaradaki evi bulmak çok zor. Tur şirketleriyle Selanik'e gelen Türk turistler için sorun olmamakla beraber, tur programını kendisi düzenleyen Türk turistler için Atatürk'ün doğduğu evi bulmak için epey çaba harcamak gerek. Bir müze olarak düzenlenmiş olmasına rağmen Atatürk Evi'ne ilişkin, hiçbir turistik, kültürel tanıtım belgesinde bilgi yer almıyor. Selanik''teki turizm kuruluşlarının, kültürel, tarihi ve arkeolojik anıtlara ilişkin broşürlerde ya da turistik şehir haritasında Atatürk Evi'ne yer vermeyişleri ilginç değil mi?. Selanik'teki Atatürk Evi'nin bulunduğu bölgedeki cadde ve sokaklarda da yönlendirme tabelaları bulunmuyor.
Yalnızca binanın yan sokağa bakan cephesinde, kapının sağ köşesine 1933 yılında yerleştirilen, binanın, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün dünyaya geldiği ev olduğunu belirten, Türkçe, Elence ve Fransızca olarak, ''Türk milletinin büyük müceddidi ve Balkan ittihadının müzahiri Gazi Mustafa Kemal burada dünyaya gelmiştir. İş bu levha Türkiye Cumhuriyeti'nin onuncu yıl dönümü münasebetiyle konulmuştur. Selanik, 29 Birinciteşrin 1933'' yazılı mermer bir plaka göze çarpıyor.
Ziyaretin ardından Konsolosluk'tan ayrılmak üzereyken, İdari Ataşe Erman Bey'le karşılaşıyoruz. Kısa sohbetimiz esnasında bu durumu kendisine yansıttığımda, Yunanistan'ın bilinçli olarak Atatürk Evi'ne ilişkin hiç bir dokümanda yer vermediğini doğruladı.
Erman Bey, Selanik'te gezebileceğimiz yerler hakkında bize bilgi verdikten sonra, kendisinin de müsait olduğunu belirterek, bizi gezdirebileceğini söyledi. Bundan daha güzel ne olabilir ki? Ataşemiz bize gönüllü rehber olmuştu.
Erman Bey'le yürürken, belediye otobüslerinde, direklerde ve bilboardlarda Kıbrıslı Rum Anna Visi'nin konser afişleri dikkatimizi çekti. Anna Visi dünyaca tanınan Rum şarkıcı.
AĞLAYAN HELEN KADINI
Biraz yürüyünce ağlayan bir kadın heykeli gördük. Heykelin kaidesinde de ağlayan, haykıran acı çeken kadın figürleri... Ayasofya meydanındaki bu heykel sözüm ona Türklerin Anadolu'daki Pontus Rum halkına yönelik soykırımı simgeliyordu. İzmir'e benzerliğiyle bilinen Selanik ile İzmir arasında yürütülen ''Kardeş kent'' ilişkisi de bu anıt yüzünden askıya alınmıştı.
Bir başka heykel daha dikkatimizi çekti. Bu da olmayacak bir sevda uğruna İzmir'e çıkıp Anadolu'yu istila etme heveslisi Yunanlıları denize dökmemizle sonuçlanan Kurtuluş Savaşı'nın hemen ardından, Türk ordusu karşısında uğranılan bozgunun sorumlularından bir generalin heykeli. O dönem kusurlu bulunmuş ama şimde heykeli var. İlginç.
(Devam edecek)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder