Bu Blogda Ara

21 Ağustos 2009 Cuma

RESNE'DEYİZ

Nerede kalmıştık ?

Bitola’dan (Manastır) Ohrid’e gitmek üzere yola çıkmıştık. Dar, biraz virajlı, ama kenarları yemyeşil bir yoldan Ohrid’e doğru direksiyon sallarken, aklıma yine çay düştü. Sigarayı bırakalı 12 sene olmuştu ama bir başka maddenin bağımlısı olduğumu bu gezide bir kez daha fark ettim. Çay, yani bildiğimiz Türk çayı, Rize çayı içmediğim günler öğleye doğru müthiş bir baş ağrısı başlıyordu. Yolumuz Resne (Recen) kasabasının içinden geçerken karşılıklı iki kahvehane görünce hemen durdum. Durur durmaz da 50 yaşlarında, sonradan biraz saf olduğunu fark ettiğimiz bir kişi otomobilimizi kaldırıma park etmemize –güya- yardım etti. Kahvehaneye kadar da bize eşlik etti.

Selam verdik oturduk. Selamımızı Türkçe aldılar.

Resne’nin bir Türk kasabası olduğu kahvehanelerden de anlaşılıyordu zaten. Çay istedik. Türk çayı bulabileceğime o kadar emindim ki… Ama heyhat ! Çay diye bize sallama nane çayı getirdiler.

Otomobilimizi park etmemize –güya- yardım eden amca da masamıza oturunca, yan masada oturan 4 kişiden Resul Dalip, adamı kırmadan masamızdan kalkmaya ikna etti. Misafirleri rahatsız etmemesi gerektiğini söyledi.


-ATATÜRK NEREDE DOĞDU?-

Yan masadaki Türklerle sohbete başladık. Ohrid’e gittiğimiz söyleyince, Ohrid’te değil de, yine Ohrid Gölü kenarında, ama Ohrid şehrine 12 kilometre mesafedeki Struga’da (Yöre insanının söyleyişiyle Usturga) kalmamızı önerdiler. Burada da Drim Otel’i tavsiye ettiler. Struga’da otel meselesine yine döneceğiz.

Nane çayımızı içerken, bir yandan da sohbete devam ettik. Selanik’ten geldiğimizi, Mustafa Kemal Atatürk’ün doğduğu evi ziyaret ettiğimizi söyleyince, hafif yollu itiraz ettiler. Atatürk’ün asıl Resne’ye de yakın, Debre kasabası civarındaki Kocacık köyündeki dedesinin evinde doğduğunu söylediler. İlkokul kitaplarında öğrendiklerimiz yanlış mıydı yani?

Türkiye’ye dönünce Atatürk’ün Kocacık’ta doğduğu bilgisini internetten araştırdım ama yalnızca büyük babasının Kocacık’lı olduğundan başka bilgiye ulaşamadım. Resneli Türkler Atatürk’ü kendi hemşehrileri olarak kabul etmişlerse, bunun üzerinde fazlaca durmanın da anlamı yok zaten. Önemli olan O’nun yaptıkları ve devrimleri değil mi?

-NİYAZİ BEY’İN KONAĞI-


Birkaç tırı olduğunu, sık sık Türkiye’ye gidip geldiğini de söyleyen Resul Dalip (İlgilenenler için telefonu 075 287 130) Niyazi Bey Sarayı’nı da görmemizi önerdiler. Seyahatten önce aldığımız notlar arasında olmasına rağmen, Ohrid’e hava kararmadan ulaşma telaşından mıdır nedir, Niyazi Bey’i unutmuşum bile.

Resne’nin küçük bir kasaba olduğunu, yürüyerek 10 dakikada Niyazi Bey’in sarayına ulaşabileceğimizi söylediler. Kalktık, yürüyerek Niyazi Bey’in konağına doğru yola çıktık. Günlerden Cumartesi, küçücük Resne’de birkaç düğün birden vardı. Kadınlar, kızlar kuaförlerde şıkşıkıdım otomobillere binip, düğüne gitme telaşesindeydiler. Yol kenarındaki dükkanların vitrinlerine de göz gezdirdim yürürken, ütü masasından çamaşır askılığına kadar bir çok mal Türk malıydı.

Niyazi Bey’in konağına geldik ama akşam saati olduğundan kapalıydı. Bahçesine girip, binanın etrafında dolaştık. Birkaç fotoğraf çekip, yine yürüyerek döndük.

-PİSİ PİSİNE GİTTİ NİYAZİ-

Peki bu koca konağı yaptıran Niyazi Bey kimdir? Paris’teki Belediye binasının mimarisini örnek alarak bir saray yavrusu konak yaptıran Niyazi Bey, aslında sık sık kullandığımız bir deyimin kahramanıdır.

Resneli Niyazi Bey, ya da başka bir deyişle Kolağası Ahmet Niyazi Bey, İttihat ve Terakki Fırkası’nın önde gelenlerindendir. 2. Meşrutiyet’in ilanına giden ayaklanmanın önde gelen liderlerindendir. Hatta Selanik’e dönüşünde ‘’Hürriyet kahramanı’’ olarak karşılanır. Balkanlar’da gerilla hareketi de yürüten Resneli Niyazi Bey’in ölümü, bugün kullandığımız “Ne şehittir ne gazi, pisi pisine gitti Niyazi” deyimini Türkçe’ye kazandırmıştır. Bir rivayete göre, geldiği İstanbul’da Karaköy iskelesinde bir yankesici tarafından bıçaklanarak öldürülmüş. Ama bana daha gerçekçi gelen ise şöyle: İstanbul’a gelmek üzere Avlonya Limanı’na geldiğinde, kendi koruması tarafından öldürülmüş.

Balkanların unutulmaz gerilla lideri Niyazi Bey’in pisi pisine ölmesi ne acı değil mi?

Ha bir not daha: Resneli Niyazi Bey’in yanında sürekli dolaştırdığı bir geyiği olduğu da söyleniyor. (Geyik muhabbeti) deyimi buradan gelmiyordur umarım.

Bu kadar tarih dersi yeter sanırım. Gezi notlarını tarih dersine çevirmenin anlamı yok değil mi? Merak eden, araştırır, öğrenir. Biz daha fazla gecikmeden, yolumuza düşelim.

Tekrar döndüğümüz kahvehanedekilerle vedalaşıp yola koyulmak üzere arabaya binerken, o zararsız, saf adam yine yanımıza yanaştı ve sıkılganlığını, utangaçlığını bir yana bırakıp “ekmek parası” istedi. Cebimizdeki bozukluklarla gönlünü alıp, gaza bastık.

İstikamet Struga…

Hiç yorum yok: