Bu Blogda Ara

30 Haziran 2009 Salı

BURSA'DAN İSTANBUL'A

Yaklaşık 1 ay sürecek olan turumuzun ilk durağı olan Bursa'ya ulaştık. Bursa'da bir gece kaldık. Eski dostları ziyaret ettikten sonra İstanbul'a gitmek üzere Mudanya Feribot İskelesi'ne geçtik.
İstanbul'a deniz otobüsüyle gitmeyi tercih ettik. Otomobilimiz için 85 kişi başı da 15 TL'ye ilaveten Üst Salon'da yolculuk etmek üzere 5'er TL ekstra ücret ödedik. Feribota binmeden önceki güvenlik kontrolünden geçtik. Bagajı açan güvenlik görevlisi, LPG tüpüyle deniz otobüsüne binilemeyeceğini, tüpü ya bırakmamızı, ya da Bursa'daki bir yakınımızın alması için emanete bırakmamızı söylediler. Küçük piknik tüpüyle uğraşmaya değmeyeceği için, bırakmayı tercih ettik. Bu satırları feribotta yazdım. Feribotta wireless sistemi olduğu için dizüstü bilgisayarı olanlar maillerine baktı ve bilgisayarda oyalandı. Deniz otobüsü bizi Yenikapı İskelesine bıraktı. Burada navigasyonumuzu açarak, Gazi Mahallesi'ne yönlendirdik. Bakalım bu "alet" bizi girdiğimiz adrese götürecek mi? "Sağa dönün", "Sola dönün", "400 metre sonra kavşağa girin ve ikinci çıkıştan ayrılın" gibi komutların ardından bacanağımın Gazi mahallesindeki evinin bulunduğu sıkağa kadar geldik. Alet "Gideceğiniz yere ulaştınız" dediğinde çevremize bakındık. Bacanağım bu eve yeni taşındığı için evi bilmiyorduk. Birine sorduk:
-''Postacı Mustafa'nın evi neresi?
-''Tam önünde durduğunuz ev.''

Demek ki, "alet" bizi tam evin önüne kadar getirmişti. Sevindik. Demek ki bu "alet" Avrupa seyahatinde işimize yarayacaktı. Sonradan kızım, eşim ve oğlumla her seferinde gülüşmelere yol açan "alet" sözcüğü yerine bu "alet"e bir isim takalım istedik. Ben markasından yola çıkarak, "Mio", kızım da "Navi" ismini önerdi. Gezi boyunca her iki ismi kullandığımız gibi zaman zaman "Alet" dediğimiz de oldu.

Hiç yorum yok: