Bu Blogda Ara

5 Eylül 2009 Cumartesi

GEZİNİN MALİYETİ HAKKINDA BİLGİLER

Hemen herkes gezinin ne kadara mal olduğuna ilişkin sorular yöneltiyor. İnsanlar elbette gezi notlarına ilgi duyuyor. Bu ilgi, ''Acaba benzer bir geziyi ben de yapabilir miyim'' düşüncesine kaynaklanıyor olsa gerek, ilk akla gelen gezinin maliyeti oluyor doğal olarak.

Gezinin maliyetine ilişkin bilgileri yazının en sonuna koyacaktım, ancak ilginin, merakın bu yönde yoğunlaşması üzerine masrafların dökümünü bir çıkarayım istedim.

Elbette, herkes farklı maliyetlerle bu tür bir gezi gerçekleştirebilir. Herkesin bir önceliği vardır. Kimi ucuz bir otel, motel veya pansiyonda kalmayı ya da çadırda yatmayı tercih edebilir, kimileri daha lüks tesislerde konaklamak ister. Kimi gezeyim, göreyim, ne yediğim önemli der, kimileri gezdikleri yörenin geleneksel yemeklerinden tatmak ister. Tüm bunları göz önünde bulundurmak gerekir. 

Biz konakladığımız otellerde genellikle 2 oda tuttuk. Otelleri de www.booking.com'dan bulduk. Yanımızda bir dizüstü bilgisayar götürmüştük. Genellikle 3 yıldız kategorisindeki otelleri tercih ettik. 2 gece çadırda, 1 gece otomobilde uyuduk. Almanya'daki 3 gece de akraba ya da arkadaşlarımızda konakladık. Otellerde konakladığımız gün sayısı 17 oluyor böylece.

Ben baştan size bir toplam maliyet çıkarayım: İpsala'dan çıkış ile İpsala'ya yeniden giriş arasında geçen 24 günlük gezinin maliyeti yuvarlak hesap 5.000 (Beş bin Euro) civarındadır.

Yani bu gezi bize HER ŞEY DAHİL TOPLAM BEŞ BİN EURO'ya malolmuştur.

Şunu da belirtmek zorundayım: Yıllardır hayalini kurduğumuz, planladığımız bu gezi için 2 yıldır para biriktiriyorduk.

Bu maliyete geziden önce otomobile aldığımız portbagaj, Navigasyon cihazı, vize masrafı, sigortalar, Turing Kurumu'ndan alınan uluslararası ehliyet bedeli dahildir.

Bazı ayrıntıları vereceğim. Bu rakam çok gibi görünebilir. Ama biz ailece öyle her şey dahil sistemli bir otele gidip, yeyip, içmek, havuza-denize girmekten çok gezip tozmayı seviyoruz. Dinlenmek yerine belki daha çok yoruluyoruz ama bu gezi bizim bir yıllık iş yoğunluğumuzu stresimizi alıyor. Hem de çocuklarım, bir yıllık eğitim-öğretim döneminde öğrendiklerine eşdeğer kadar bilgi ediniyor ve deneyim sahibi oluyorlar. Sınır ötesi yeni dostluklar kurmak da cabası.

Zaten her şey dahil sistemiyle çalışan bir otele temmuz-ağustos ayı gibi fiyatların yüksek olduğu bir dönemde gitmeye kalksak, ortalama günlük 500 TL'den 20 günde 10.000 (On bin TL) bütçe ayırmamız gerekecek. Bizim 24 günlük gezimiz de bu kadar bir paraya mal oldu.

5 Bin Euro dedim ama bu paraya 24 gün değil 45 gün gezen 4 kişilik aileler de çıkabilir. Bütçe ve zevk meselesi yani. 2 kişi olunca temel masraflar aynı kalmakla beraber, otel ve yemek masraflarınızı düşmeniz gerekir.

Biz, otel odasında çorba da pişirdik, yol kenarında durup, ırmağın akan su şırıltısı ve doğayla başbaşa bir ortamda makarna da pişirip yedik. Ama örneğin bir Japon lokantasına gidip, hemen her şeyin tadına bakmayı da ihmal etmedik.

Neyse lafı fazla uzatmayayım.

Masraflarımız ana başlıklarıyla şöyle:

Otomobilimizin üzerine port bagaj 
yaptırılması(Bir defaya mahsus bir harcama)

1.000 TL

Avrupa'da yolları bulabilmek, kaybolmamak için 
Navigasyon cihazı (Bir defaya mahsus bir harcama)

800 TL

4 kişi için Yunanistan vizesi

530 TL

Çadır (Bir defaya mahsus - ucuzundan)

49 TL

Uyku tulumu (4 Adet)

100 TL

Mat (2 adet)

20 TL

Uluslararası Ehliyet 

251 TL

Avrupa için green kart (Yeşil sigorta)

105,50 Euro

4 kişi için 30 günlük seyahat ve sağlık sigortası (Zorunlu değil)

113 Euro

İpsala'dan çıkıştan, İpsala'ya dönüşe kadar 7 bin 200 Km yol için benzin

750 Euro (Yaklaşık)

Not: En pahalı benzin bizde. Türkiye'de benzinin litresi 1,50 Ero'yu bile geçecek. Yunanistan'da aynı kalitede benzin 1,1 Euro, Makedonya'da 1 Euro'nun da altında 98 cent (61 Denari) civarında. Gezdiğimiz ülkelerdeki en pahalı benzin Almanya'da. Orada bile benzinin litresi 1,30.
Avusturya'da yediğimiz trafik cezası ve otoyollara ödediğimiz ücretler ve
şehir içi otoparklar ve feribot ücreti ücreti toplamı

250 Euro

Not: Cezayla ilgili ayrıntı bu bölümün en altında...

Oteller için ödenen toplam para 

Selanik'te 2 gece = 198 Euro
Struga'da bir Türk ailesinin evinin alt katındaki odada (pansiyon) 2 gece = 40 Euro
Kosova Prizren yakınları Sharr Dağı'ndaki Hotel Shari' adlı dağ otelinin villasında 2 gece = 140 Euro
Karadağ'ın sahil kenti Budva'da Hotel Kangaroo 104 Euro
Dubrovnik'te bir ev pansiyonunda 3 gece = 120 Euro
Bosna Hersek'in Konjic (Mostar ile Saray Bosna arasında) kentindeki bir motelde (1 oda) 1 gece = 51 Euro+ 3 bardak soğuk nane çayı için 5 Euro)
Zagrep'te otoparkta otomobilin içinde uyumak 1 gece = Bedava (Otopark cezasını da ödemedik)
Avusturya Salzburg'taki kampingde 1 gece = 23,95 Euro
Almanya Münih'teki kampingde 1 gece = 34 Euro

Almanya'nın Wiesbaden kenti yakınlarındaki Edenroth köyündeki aile dostumuzun evinde 2 gece ve
Almanya'nın Köln-Düsseldorf şehirleri yakınındaki Mülheim an Der Ruhr şehirlerindeki akrabamızda
1 gece konakladıktan sonra dönüş yoluna geçiyoruz.

Çek Cumhuriyeti'nin bir bira türüne adını veren Plzen (Pilsen) şehrindeki İrida otelde 1 gece = 90 Euro
Macaristan'ın Györ kentindeki Amstel Hotel'de 2 gece = 148 Euro (Bize yaptıkları bir terbiyesizlik yüzünden gönlümüzü almak için, özür dileme babında indirim yaptılar. Normalde 160 Euro ödeyecektik)
Sırbistan'ın başkenti Belgrad'taki Hotel Park'ta 1 gece = 106 Euro
Makedonya'nın başkenti Üsküp'te Boutiquue Hotel'de 1 gece = 123 Euro
Yunanistan Dedeağaç'taki Hera Hotel'de 1 gece = 120 Euro

Oteller ve kamp yerleri için ödediğimiz para toplam -yuvarlak hesap- 1.300 Euro civarı


Yola çıkmadan Antalya'da Metro Market'ten yaptığımız
gıda alışverişi, (Makarna, biskivü, ton balığı vs)

300 TL

Yemek ücretlerinden örnekler:

En ucuz yemek Ohrid'te yedik. 6 porsiyon köfte, 6 ayran için toplam 650 Denari yani 11 Euro yani 23 TL ödedik.
Yine Makedonya'da, Manastır'da (Bitola) National Restaurant'ta nefis yemekler yedik. Bira da içtik ve toplam 17 Euro yani 35-36 TL ödedik.

Dubrovnik'te limanın hemen yanında 2 büyük Mexicano pizza, 2 bira ve 3 coca colaya 156 Kuno ödedik.

Dubrovnik'te kale içerisinde bir külah dondurmanın fiyatı 4 TL civarında. (Aman dikkat !)

Dubrovnik'te, bir başka restaurantta yediğimiz 4 kişilik yemek için 40 Euro ödedik.

Dubrovnik'te çıktığımız Üç Adalar tekne turuna 4 kişi için toplam 920 Kuno yani 120 Euro ödedik. (Teknede aksırıp, tıksırıncaya kadar balık yedik, ucuz şarap içtik. Yemek ve içkiler tur fiyatına dahil)


Gezi boyunca ziyaret ettiğimiz ören yerleri ve müzeler için de 120 Euro civarında harcamamız oldu.

Bir tek istisna: Gezimizin son günü, dönüşte İpsala'ya girmeden Soufili Kasabasına uğradık. İpsala'ya çok yakın. Ama turistik bir yer olmadığı için pek kimse gitmiyor. Bir meslektaşımın ataları bu köyden Çanakkale'ye göç ettikleri için, ana yoldan, otobandan 21 kilometrelik bir sapmayla Soufili'ye (Türkçesi Sofulu) girmeye karar verdik.

Küçük bir kasaba.

Çanakkale, Bursa, Trakya civarındaki kasabalara çok benziyor.

Bu bölgenin ipeği meşhurmuş. Dolayısıyla bir İpek Müzesi kurulmuş. Bu müzeye girerken, bizden ücret almadılar. Önce ben gazeteci kimliğimi gösterdim. Basın ücretsizmiş. Sonradan çocuklarım öğrenci olduklarını söylediler. Öğrenciler de ücretsizmiş. Görevli, öğretmenlerin de ücretsiz olduğunu söyledi. Oğlum annesinin emekli hemşire olduğunu söyledi. Ondan da ücret almadılar. Müze görevlileri bizimle öyle yakından ve candan ilgilendiler ki, ilgili bölümde bunu da yazacağım.


İÇİMİZE OTURAN TRAFİK CEZASI


Daha sonra değineceğim ama yeri gelmişken burada da yazayım: Slovenya'dan Avusturya'ya doğru yol alırken, kızıma sürekli "Kızım, Avusturya'ya girer girmez yol kenarındaki bir benzinciden veya uygun bir yerden vinyet satın alacağız. Cezası ağırmış" diyorum. İnternette defalarca okumuştum bunu. Slovenya'nın AB üyesi bir ülke olduğunu bir an unutmuşuz. Avusturya sınırlarına girdiğimiz farkında bile değiliz. Gerçi bir ara tır parkı gibi bir yere girdik-çıktık-şaşırdık ama Avusturya'ya girdiğimize ilişkin bir işaret görmedik veya gözümüzden kaçırdık. Yaklaşık 6 kilometrelik bir tünelde 90 kilometre hızla ilerlerken, tünel içinde bir minibüs bizi solladı. Bunun polis minibüsü olduğunu, bizi sollayıp, önümüze geçip, hızını bir miktar düşürünce anladık. Minibüsün arka camında ışıklı bir yazı yanıp sönmeye başladı: Follow me... Türkçesi = Beni takip et.

Kızıma yazıyı gösterdik ve "Ayvayı yedik" dedim. Trafik kuralı ihlali yaptığımızı sanmıştım. Minibüs tünelden çıktı, bir müddet ilerledikten sonra, sağ sinyalini yakıp, bir otoparka girdi. Yazı yanıp sönüyor. Follow me...

İstersen takip etme. 

Otoparkta durunca, minibüsten inen bir polis memuru geldi ve Avusturya otoyollarında seyahat edebilmek için vinyet almamız gerektiğini, almadığımız için cezalandırılacağımızı bildirip, belgelerimizi istedi. Kuzu kuzu verdik ama itiraz ettik.

-"Burası Avusturya mı? Biz hala Slovenya'da olduğumuz sanıyoruz. Herhangi bir gümrük, pasaport polisi falan görmedik."
-Polis, Avusturya sınırına 2 kilometre önce girdiğimizi, sınırı belli eden bir yazı da bulunduğunu söyledi. 

Mırın kırın ettik ama nafile... Bizi polis minibüsüne davet etti. Bir kitap açtı. Yaklaşık 30-40 sayfalık kitabın her sayfasında farklı bir dilden, konuyla ilgili kanun yazıyordu. Türkçe olarak ilgili kanun maddesini okuduk. Okumamıza gerek yok ki.. Zaten seyahate çıkmadan önce internetten defalarca (Aman Avusturya'da dikkat 16 Euro'luk vinyeti almadınız diye 120 Euro ceza ödemek zorunda kalırsınız) uyarısını okumuştum.  

Kitapta, cezanın ödenmememi ya da polise zorluk çıkartılması halinde gözaltına alınacağımız da yazıyordu.

Polis memuru sordu: Nakit mi kredi kartı mı?

Minibüse seyyar bir POS cihazı koymuşlar. 

"Kredi kart" dedik ve ödedik...

Otomobile döndük ama sinirlerim bozulmuştu. Durduk yere ve hiç yoktan ceza yemiştik. Bunun resmen bir "tuzak" olduğunu söylememe rağmen yapacak bir şey yoktu. O gün sinirle bunun bir "tuzak" olduğunu söylemiştim ama bugün salim kafayla da aynısını söylüyorum. Gerçekten Avusturya polisi "tuzak" kurmuştu. Bu yolla Avusturya bütçesine önemli bir gelir sağladıkları kesin. Avusturyalılara kızgınlığım hala geçmedi. Çünkü otoyollardan para talep eden tüm ülkeler sınırlarına vinyet satın alınmasına ilişkin kocaman uyarılar koymuşlar ve bunun için küçük deskler, satış büfeleri koymuşlardı.

Vinyet konusunda 2 Euroluk bir kazık da Çek Cumhuriyeti'nde yedik. Bunu da ilgili bölümde anlatacağım. (Ölme eşeğim ölme, keyfim yerinde olacak da gezi notlarını yazmaya devam edeceğim. Bu hızla gidersem, bir yıl sonraki geziye kadar, 2009'un gezi notlarını anca bitirebileceğim.)

1 yorum:

Adsız dedi ki...

Geziniz oldukça maceralı geçmiş fiyatlarda aslında gayet uygun sonuçta ailecek yapmışsınız bu geziyi. Biz iki arkadaş interrail biletiyle genelde çadır kurup market alışverişiyle yemek yemeyi planlıyoruz yinede 2.500 tl gibi bi meblağ gözden çıkarmıştık sizin harcamalarınızı görünce bi daha düşündüm. (: fakat biz italya ispanya fransa hollanda düşündüğümüz için bu meblağ yetmeyebilir bile.. yine de çok teşekkürler bilgiler için