Bu Blogda Ara

1 Ekim 2013 Salı

40 GÜNDE KARAVANLA AVRUPA TURU (20)

OSLO


15 Temmuz sabahı erken kalkacaktık sözüm ona ama akşamki rakının etkisinden olacak kalkmamız, kahvaltı ve hazırlıktan sonra ancak saat 11.00'de marş basabildik. Oslo'ya zaten yakındık. Kısa sürede Oslo'ya vardık. Kent merkezine girebilmek için önce 3,8 kilometre, ardından 3,7 kilometre, sonra da 5,7 kilometre uzunluğundaki iki tünelden geçtik.

Hedefimiz kent merkezine en yakın karavan kamp alanı olan Ekeberg Camping'e gitmek. Ancak Yavuz Bey'in aklından radyatör çıkmıyor. Az da olsa bir su kaçırıyor. Bu belli ama radyatörde su eksilmiyor.  Kamping yolunda bir tamirhane gördük. Tamirhanenin girişindeki bayan görevliye sorduk, alt kata inmemizi söyledi. Yavuz Bey'in karavanını alt kata indirdik. 

Bir başka kişiyle sohbet eden görevliye derdimizi anlattık. Kaputu açtı eğilip şöyle bir baktı ve "Radyatör çatlamış, değiştirilmesi gerek" dedi. Bunun için de yanlış hatırlamıyorsam 3 bin Norveç Kronu kadar bir para talep etti. Adam ne arabanın altına yattı, ne de fener tutup, radyatöre detaylı bir şekilde inceledi. Kafayı eğip, 3 saniye sonra kaldırıp, radyatörün çatladığını söylemesi tuhafıma gitti. Yavuz Bey çaresiz. Başına iş geleceğine paraya kıyıp radyatörü değiştirecek, gözünü kararttı. Ama ben adamın lakayt, umursamaz tavrından huylandım. Yavuz abiye adamın aracı doğru dürüst incelemeden radyatörün değiştirilmesi gerektiğini söylemesinin bana inandırıcı gelmediğini anlattım. Yavuz abi de ikna oldu ve gerisin geri çıktık.

Aklımızda kaldı ama yine de kampinge yöneldik.Kampingin girişi kalabalık. Karavanların yanı sıra, çadırları da kabul ediyorlar. Resepsiyonun önünde kuyruk. Araçları kamp dışına, park ettik. 150 metre kadar yürüyüp resepsiyona girdik.

TÜRKÇEEEEEEEE.... SİZ TÜRKÇE KONUŞUYORSUNUUUZZZZ...

Ben karavanı park ederken, resepsiyonun önünde ilginç bir olay yaşanmış. Bunu Ahmet Yiğit ve Gül'ün ağzından size aktarıyorum. Çünkü ben tanık olmadım. Gül, Ahmet Yiğit, Havva Hanım resepsiyon önünde sıra beklerken bir yandan da sohbet ediyorlar.

Bu sırada kampingte görevli olduğunu sonradan öğrendiğimiz bir genç kız, bizimkilerin konuşmalarına kulak kabartıp, çığlık çığlığa, "Türkçeeee.... Siz Türkçe konuşuyorsunuuuuzzzz" diyerek, bizimkilerle tanışıp, kaynaşır. 

Az sonra ben de resepsiyona geldim ve genç kızla tanıştırıldım. Neslihan, diğer adıyla Nina... Babası Ordu'nun Ünye ilçesinden. Annesi Fin. Finlandiya'da yaşıyor. Helsinki'de İnsan Hakları Hukuku alanında yüksek öğrenim görüyor. 20 yaşında. Yaz tatilinde çalışıp, para kazanmak için Oslo'ya gelmiş. Çünkü Oslo'da ücretler, Finlandiya'dan daha yüksek.

Helsinki'den, İsveç'in Stokholm kentine kadar otomobilini feribota yükleyip, gelmiş. Sonra da yaklaşık bin kilometre araç kullanarak, Oslo'ya ulaşmış. İnternetten başvurduğu Ekeberg Kamping'te işe alınmış. Çoğunlukla, kampingin marketinde (kantin gibi) kasada duruyormuş. Saat ücreti olarak 16 Euro kazanıyormuş. Mesela o gün tam 16 saat çalışmış.Yani bir günde 256 Euro, yani 680 TL kazanmış. 1,5 ay kadar çalışıp, biriktirdiği parayla Türkiye'ye, Ünye'deki babaannesini görmeye gidecekmiş. 

Neslihan, her ne kadar annesi Fin olsa da daha çok Türk gibi. Konuşkan ve hareketli. Kampta kalıp, orada yiyip, içiyor. Yani kazandığının tamamını biriktiriyor.

Kamping baya bir pahalı. Hatta Avrupa'da girdiğimiz kampinglerin en pahalısı. Karavan, 3 kişi, + kez çamaşır makinesi kullanma ve 3 adet duş jetonu için 50 Euro civarında ödeme yaptık.

Yalnızca çamaşır yıkamak, yani çamaşır makinesini 1 kez çalıştırmak 40 Norveç Kronu. Bu da 12-13 TL gibi bir şey. Çoğu kampingte duş için ücret alınmaz, burada 6 dakika süreyle akan bir duş için 10 Kron ödemek gerekiyor. 6 dakikada duş alabilmek de mesele. Hanımlar saçları şampuanlı ortada kalıveriyor.

Neslihan, personel olduğu için kendisine verilen duş ve çamaşır kartlarını kullanabileceğimizi ama kamp yönetiminin bundan haberdar olmaması gerektiğini söylüyor. Hemşehri dayanışması yani. Biz yine de çamaşır ve duş jetonlarımızı satın almayı tercih ettik.

O günümüz çamaşır yıkamak, duş almak ve dinlenmekle geçti. Bu arada hava parçalı bulutlu. Güneş bulutların arasından arada bir kafayı uzatıyor. Sıcaklık 20 derece. O günlerde Antalya'daki hava sıcaklığı ise 40 dereceyi çoktan aşmış, rutubet oranı da yüzde 70-80'lerde. Antalya yerine Oslo'da olduğuma şükrediyorum.

Kampingte bayrağımızı asıyoruz ama biraz fazla büyük... 

Kampingi dolaşıp, etrafı keşfettik. Kampta 200'ü aşkın karavan ve bir o kadar da çadır var. Tuvaletler, banyolar, bulaşık, çamaşır yıkama üniteleri gayet temiz ve düzenli. Tuvalet boşaltmak için uygun düzenek kurulmuş. Zemin sert ve çim. Kampingte çalışanlar hep genç. Tamamının üniversite öğrencisi olduğunu, yaz tatillerinde çalıştığını tahmin etmek zor değil.

Ekeberg Kamping'te Oslo'ya ulaşmamızı kutluyoruz.

Bu arada, tuvaletlerin girişine, kalemle yazılmış bir ilan gözüme çarptı. Kampta çadırda kalan bir kaç genç, seyahatlerine devam edebilmek için paraya ihtiyaçları olduğunu belirterek, karavanların temizliği, bulaşık, çamaşır yıkama ve ütü gibi küçük işleri yapabileceklerini ilan etmiş altına da telefonlarını yazmışlar. 


Kampingin önündeki otobüs durağından 6-7 kilometre mesafedeki kent merkezine sık sık otobüs seferi var. Günlük kart alınırsa, otobüs, metro ve tramvaydan uygun ücretle yararlanılabiliyor. Biz de öyle yaptık. 

Ekeber Kamping'in girişi.

Otobüs durağındayız. Temmuzun ortasında, şu kıyafetlerimize bakar mısınız?

Akşam yemeğinden sonra biraz vakit geçirdik. Yatacağız ama hava soğuk. İlk kez webastoyu (Araç kaloriferi) çalıştırdım. İçerisi ısınınca kapattım. Kaz tüyü yorganı üzerimize örtüp, sıcacık yattık. Ahmet ise uyku tulumunun içine girdi. Saat 23.00 gibi güneş batmıştı ama buna ne kadar güneş battı denir bilemiyorum. Gece saat 01.30 sıralarında dahi hava alacakaranlık, yani yarı aydınlıktı. 

ADIM BAŞI TÜRKLERLE KARŞILAŞTIK

Sabah kahvaltının ardından Oslo'yu gezmeye çıktık. kent merkezini, parkları, sarayları gezdik. Karaıvandaki buzdolabımızın kapağına yapıştırmak için magnet satın aldık. Gittiğimiz her şehirden magnet almaya özen gösteriyoruz. Kapakta neredeyse yer kalmadı sayılır. Bir kez daha uzunca bir tura çıksak tamamen dolacak. Ahmet Yiğit de kendisine polar aldı. Çünkü hava kuzeyde epey serinledi. Yaz mevsiminin tam ortasındayız ama Norveç'te olduğumuzu da unutmamak gerek.

Havva Hanım da, torunu için ufak tefek bir şeyler aldı.

Caddelerde tura devam... Bu sırada bir lokantanın önünden geçiyoruz, bir yandan da aramızda konuşuyoruz. Konuşmalarımız, önünden geçtiğimiz bir lokantanın çaışanının dikkatini çekmiş. Selam verdi.

Durduk ayak üstü sohbet ettik.

Uzun yıllar Antalya Side'de yaşamış. Turistlere hizmet veren bir restaurantın sahibiymiş. Bu sayede Norveç dilini öğrenmiş, bir çok Norveçli ile arkadaş olmuş.

Bundan sonrasını kendi ağzından aktarayım:

Abi, Side'de patrondum. Lokantam vardı. Müşterilerimin çoğu İskandinav turistlerdi. Yıllık cirom en az 500 bin Euro olmasına rağmen, yıl sonunda vergileri, kiraları düştükten sonra elime net 5-6 bin Euro kalıyordu.  Yani o kadar personel çalıştırmama, ticari risk almama rağmen, sene sonunda elime kalan para komik denilecek kadar azdı.

Bu sırada, Bulgaristan vatandaşı bir Türkle evlendim. Bulgaristan Avrupa Birliği üyesi olduğundan, vatandaşların Avrupa'da serbest dolaşma ve çalışma hakkı var. Evlilikle ben de bu hakka sahip oldum. Düşündüm, taşındım, Side'deki işyerimi kapatıp, Norveçli dostlarımın da önerisi ve desteğiyle 1-2 ay kadar önce Oslo'ya geldim ve bu lokantada çalışmaya başladım.

Side'de patrondum; Oslo'da lokantada garsonluk yapıyorum. Saat ücretim 200 Norveç Kronu (70 TL civarı). Günde 500-550 Lira kazanıyorum. Allah bereket versin. Ne vergi, ne sigorta, ne de ticari risk derdim var. Antalya'da patron olmaktansa Norveç'de işçi olmak bin kat iyi.

Norveç pahalı bir ülke demiştim ama ücretler de bir o kadar yüksek.Dolayısıyla Norveçliler için pahalılık hiç de dert değil.

Örnek vereyim: Türkiye'de 1 litre mazotun fiyatı 4,35 TL. Yani 1,7 Euro civarında. Noreç'te ne kadar? 1,6 Euro...

Türkiye'de asgari ücret alan bir işçi, bir günlük çalışmasıyla ne kadar mazot alabilir? 6 ya da 7 litre. Peki kampingte çalışan babası Ordulu Neslihan ne kadar alabilir? 1 saatlik, dikkat edin bir günlük değil, bir saatlik ücretiyle tam 10 litre mazot alabilir. Günde 8 saat çalışırsa da 80 litrelik mazot parası kazanıyor Neslihan. Bu da, bir üniversite öğrencisinin ücreti. Öyle kalifiye personel falan da değil.

Avrupa'da, taze sebze meyve hariç, gıda ücretleri de Türkiye'den ucuz. Hele et ve süt ürünleri. Bir tarım, hayvancılık ülkesi olan Türkiye'de et ve süt ürünleri fiyatlarının daha ucuz olması beklenmez mi? Yok, değil. Neyse, bu konuyu burada kapatayım.

Side'deki lokanta sahibinin, Oslo'da garsonluk yapmayı tercih etmesinin sebebini anlatabildim mi bilmiyorum.

Oslo notlarına 21'inci bölümde devam etmek üzere sizleri kamptan ve karavanlardan fotoğraflarlarla başbaşa bırakıyorum.

EKEBERG KAMPİNG'TEN FOTOLAR



Kamp düzenli ve temiz.



Çadırlar ayrı bölümde
Bu da kamyondan yapılma bir karavan. İçini görmek isterdim.





Bir hanımefendi karavanıyla tek başına... Saatlerce kitap okudu.


Bu da benim karavanım

Çok sayıda çekme karavan da var.

Çekme karavana çadır ilavesi.

Bu da dubleks çekme karavan :)





Kamping girişi

Yavuz abi ile benim karavanın arasına yayıldık.




1 yorum:

Unknown dedi ki...

Bünyamin bey;

Bizde karavan almak için hazırlıklar yapıyoruz karavanınızı nereden aldınız? Hangi şirketten memnunmusunuz?

Çok tşkler.

Ülkü KAVALALI