Bu Blogda Ara

4 Ağustos 2013 Pazar

KARAVANLA 40 GÜNDE AVRUPA TURU (1)

GİTMEK DEĞİŞMEKTİR


Eylül 2012'deki Yunanistan turu notlarımı okuyanlar hatırlayacaktır. "Gitmek özgürlüktür" diye
başlamıştım yazıya. Bu gezi yazısına ise "Gitmek değişmektir" diyerek başlamak istiyorum.

Neden mi?

"Bir yerlere giden insan, asla aynı kişi olarak geri dönmez" derler.

Çok doğru bir tespit.

Seyahat eden, gezen, gözlemleyen, yorumlayan insanlar kendilerini, fikirlerini, dünya görüşlerini yeniler,  değiştirir ve geliştirir.

Şilili ünla ozan Pablo Neruda da, "Ağır ağır ölür yolculuğa çıkmayanlar, okumayanlar, müzik dinlemeyenler, gönlünde incelik barındırmayanlar"  diyor bir şiirinde..

Yolculuğa çıkmayı, müzik dinlemeyi, kitap okumayı özendiriyor.

Klasik bir deyimdir: Çok gezen mi bilir, çok okuyan mı? 

Yanıt şöyle olmalı: Çok okuyup, çok gezen, okuduğunu anlayan; gezdiği, gördüğü yerlerde iyi gözlem yapıp yorumlayabilen, okuduklarıyla gördüklerini harmanlayabilen insanlar çok bilir.

Kendimden biliyorum. Her seyahatim sonrasında değiştiğimi, yenilendiğimi hissediyorum. Ufkum genişliyor, dünyaya bakışımda olumlu değişimler oluyor, daha hoşgörülü olduğumu duyumsuyorum.

Kafanızı karıştırmak değil niyetim. Gezi anılarına başlarken bir girizgah yapmak mecburiyetinde hissettim kendimi. Sürç-i lisan ettiysem affola.

Efendim; biliyorsunuz, seyahat tutkusu taa çocukluğumdan beri tutsak etmiştir beni. Bu yüzden son işimden, çalıştığım işyerinin ortamı çok çok iyi olmasına rağmen istifa ettim. 31 Mayıs'taki son mesai günümün hemen ardından hazırlıklara başladım. Karavanımızın eksiklerini Bursa'da tamamladıktan sonra yola çıkacaktık.

12 Haziran'da Antalya'dan ayrıldık. Eşim ve oğlum Ahmet Yiğit'le ilk durağımız Sakarya'nın Taraklı İlçesi'nde düzenlenen "3. Taraklı Karavan Festivali" oldu. 3 gün süren festivalde Türkiye'nin dört bir yanından gelen karavancı dostlarla hoş vakit geçirdik.

Şener Şen'in Taraklı'da çekilen reklam filminden sonra Taraklı'da "Mümkünlü" ismi pek tutulmuş

Taraklı Çarşqısı

Taraklı Çarşısı


Taraklı'da restore edilen Osmanlı dönemi evler, ilçeyi turizme açmış.

Taraklı'da bir konak.

Taraklı Karavan Festivali'nde güzel vakit geçirdik


Karavan komşularımız Hilmi ağabey ve Emine hanımla bol bol sohbet ettik.

Ardından Bursa'ya geçip, karavanın eksiklerini, onarımını tamamladık. 23 Haziran'da ise Bulgaristan'la sınır kapılarımızdan biri olan Kapıkule'den ülkeyi terk ettik.

Tam 40 gün boyunca 13 ülkeyi ziyaret edip, 20'den fazla şehri gezdik, gördük.

40 gün kimilerine çok uzun bir süre gelebilir. Hayır,  40 gün yetmedi. Keşke aynı güzergahta 60 gün gezebilseydik. Hatta geziyi Norveç'in kuzeyine doğru uzatabilseydik. Bunun için de en az 90 gün  gerekli. Norveç'in en kuzeyi dediğim yer Nordkapp. Aynı zamanda Avrupa'nın da en kuzeyi ve Avrupa'nın Kuzey
Kutbu'na en yakın kara noktası.Nordkapp "Karavancıların Hac" noktası olarak tanımlanıyor. Nordkapp'a gidebilmek her karavan tutkununun hayallerini süslüyor.

Bu kez olmadı. Epey yaklaştık ama Nordkapp'i bir başka seyahate bıraktık.

Bu seyahatte gittiğimiz en kuzey nokta Norveç'in başkenti Oslo oldu. 3 gün kaldığımız Oslo'da bir günümüzü balık avlamakla geçirdik. 10 bin kilometreyi aşan seyahatimizin tek amacı Norveç fiyortlarında balık tutabilmekti (!)

Şaka tabii ama amacımıza ulaştık. Eşim Gül ve oğlum Ahmet Yiğit hayatlarında ilk kez balık tutma heyecanını yaşadı. Yeri geldiğinde Norveç ve balık tutma anılarımızı anlatırım.

Seyahate iki karavan birlikte çaktık. Yavuz-Havva Özkütük çiftiyle birlikte seyahat ettik. Daha önce tanışmıyorduk. Seyahate çıkacağımı, nereye gideceğimin belli olmadığını, belki de Kuzey Avrupa'ya doğru yol alacağımı karavan forumunda yazmıştım.

Haziran başında telefonum çaldı. Arayan Yavuz Özkütük'tü. Kendini tanıttı. Sinop'ta yaşadığını, kendisinin de eşiyle birlikte Norveç'e gitme arzusunda olduklarını, eğer kabul edersem, birlikte seyahat etmek istediğini bildirdi.

Önceki karavanlı, otomobilli ya da uçaklı-trenli seyahatlerimize hep ailece çıkmıştık. İki aile seyahatin daha zevkli olabileceğini düşünerek hemen kabul ettim.

10 gün içerisinde bir kaç kez daha telefonla konuştuk. İstanbul'da buluşup, Bulgaristan üzerinden çıkma ve İstanbul'da tanışma kararı aldık. Ama her ikimizin de farklı programları nedeniyle tanışmamız Kapıkule Sınır Kapısı'nda olabildi. Sınıra önce ben girdim. Pasaport polisinden geçtikten sonra, sigorta işini halletmek için gittiğim sigorta acentesine benden sonra giren kişinin Yavuz Özkütük olduğunu tahmin ettim.

Selamlaştık ve tanıştık. Tanıştıktan bir kaç dakika sonra da yol arkadaşı olarak, Bulgaristan tarafına
geçtik.

Yolda Yavuz Bey'in İstanbul'dan satın aldığı Aselsan marka telsizlerle haberleştik. 12 kilometre menzili olduğu yazan telsiz en fazla (O da düz yolda) 500 metre mesafeden iletişim kurmamıza olanak sağladı. Ama olsun. Epey iş gördü.

Bu uzun girişten sonra sizi gezi anıları, notlarıyla başbaşa bırakmak istiyorum. Gezi notlarını peyderpey yazacak ve yayınlayacağım. Araya da fotoğrafları serpiştireceğim.

Yorumlarınızla, katkılarınızla gezi notlarına yön verebilir, renklendirebilirsiniz.


Haydi, hep beraber gezelim.

Hiç yorum yok: